25 Şubat 2010 Perşembe

DÖNÜŞ

İhmalimden tamamen kendim sorumluyum. Upuzun iki öykü bırakıp blogu terkedişimden tamamen kendim sorumluyum.
Yazmak hep bir terapiydi benim için taa çocukluğumdan beri. Babam bana ilk günlük defterimi aldığında ilkokul 1 deydim. Mavi ciltli kapağında kalemli bir kurbağa resmi vardı. Neredeyse aldığım nefes sayısı hariç her şeyi yazmışım o deftere. Yıllar sonra geri dönüp okuduğumda epey bir gülmüştüm... Beden dersinde hoplayıp zıplamalarımdan flütle çalmayı öğrendiğim ilk şarkıya kadar, her şeyi yazmışım.
Yıllar içinde devam ettim günlük tutmaya ama biraz daha nefesl aldırdım tabi defterlere. En son üniversitedeydim bıraktığımda. Adamın birine fena halde aşık olmuştum. Hem de nasıl... İki buçuk yıl boyunca ona söyleyemediğim her şeyi yazdım. Sonra da ondan nefret ettiğim, unutmaya çalıştığım ve nihayet temizlendiğim dönem geldi. Bir de onları yazdım. Defterlere, kağıtlara... Bir küçük kutuyu doldurdu yazdıklarım. Atamadım ama evimde de tutamadım. Gitsin istedim tıpkı içimden çıkıp gittiği gibi. En azından o kutu çıkınca evimde bir boşluk oluşmadı içimin aksine.
Her neyse... Sonra sadece öyküler yazmaya karar verdim. Yaşanmışlıkları birebir kağıda dökmedim de onlardan yola çıkarak bir dolu şey döktüm. İçimde kalmasın hiç birşey diye hiç bir lafımı da esirgemedim yazarken. İşte bu yüzden bir tür terapi benim için yazmak. Kurduğum onca cümleye göre asla söylemediklerimi, söyleyemeyeceklerimi içimden atmamın tek yolu. Akıl sağlığımı da, ruh sağlığımı da korumamın tek yolu...