29 Ekim 2011 Cumartesi

13 GÜNDEN SONRA

13 gündür evden uzakta olmanın getirdiği özlem; vatan, ülke, toprak, şehir özlemi değil. Sadece ev özlemi. Evin nerede olduğu ile ilgili değil, bir evim olması ile ilgili. Kendi kendine kalabileceğim, istediğim gibi davranabileceğim bir yerim olması ile ilgili. Kaçmak istediğinde kaçabileceğim bir yerim olması ile ilgili. 8000 km ötede birden "ya ben eve gidicem diyemeyeceğine göre, bekleyeceksin. Ama dedim ya, mesele o evin nerede olduğu değil. Evim Zimbabwe de olsa yine aynı duyguyla gideceğim çünkü.
13 günde bir tek bunu öğrenmedik tabi, o kadar da kısır ve kıt değiliz Allaha şükür! Pervaneli uçaklar, sandığınız kadar korkunç değil, mesela bunu öğrendim. Sadece kalkarken ve inerken biraz daha fazla sarsılıyorsunuz bir de uçak, rotaya oturana kadar o pervane dünyanın gürültüsünü çıkarıyor ama o kadar. Ha, yağmurlu havada daha fantastik olabilir ama onu (henüz) yaşamadık.
13 günde toplamda 3 ülke, 6 şehir değiştirdikten sonra bir şey daha öğrendim ki; biz Türkler her yerdeyiz, bu Amerikalıların hepsi egoist ve kibirli, İtalyan erkekleri hakikaten çok sırnaşık, Fransızlar tarz sahibi, İrlandalılar can, Bengalliler kardeşimiz, Çinliler de gayet hödük! Ama ben eskiden Çinliymişim. Bir önceki hayatımda öyleymişim kesin de ben geliştirilmiş versiyonum. Yani hödüklük kısmını geliştirip daha bir insan olmuşum. Gel gör ki bağırarak konuşma ve asla yön bulamama, yer tarif edememe gibi özellikler kalmış; aynen devam.
13 günden sonra özleyebiliyorsunuz insanları. Özlemeniz gerekmeyenleri bile. Özlememeniz gerekenleri bile. Özleyeceğinizi hiç düşünmediklerinizi bile. Ve bazıları ise aklınıza dahi gelmiyor. Valla ya, çok acayip!
Ha bir de 30 derece havada nezle olabilirmişim. Bak şimdi! Ben İstanbul da (-) derecelerde olmamışım, bu ne ki şimdi?

1 yorum: